29 Haziran 2008 Pazar

.Yım Yımmm.


Immm.Yumurta...Bazen insanın karnı hiç doymıcakmış gibi acıkır.İşte öyle zamanlarda tüm kararlılıkla mutfağa yönelinilir.Belkide sizin bile bilmediğiniz aşçılık hünerleriniz,annenizin yemekleriyle boy ölçüşebilicek şeyler çıkıcaktır.Hevesle buz dolabının kapağına yapışılır ve o esnada yüze çarpan sadece boşluktaki serinliktir.Sizi bir paket margarin,(eğer kek yapmıycaksanız mutlaka vardır çünkü ne zaman kek veya tatlı yapmaya kalksanız süt ve margarin sıvışıp gider aramadığınız bir sürü şey dolaptadır ama onlar sizi bakkala çakkala sürüklerler)bozulmaya yüz tutmuş peynir,3-5zeytin karşılar.Ama kendilerine has o yuvarlaklarda oturmuş bekleyen yumurtalar mutlaka olurlar.Ve işte hayat kurtaran yemek işte yumurta en kolayı ve nedense insan böylesine basit yapılan şeyi sanki sadece kendisi bu kadar güzel yapıyormuş gibi hisseder.Kendimden yola çıkarsam yumurtayı çırparken bile sadece ben okadar köpüksü hale getiriyorum diye düşünürüm ve gaza gelir daha hızlı çırparım.Bence her insanın yumurta yapışı farklıdır.En kolay hayat kurtaran cinsi ise omlettir.İçine bulduğum baharatları katarım hatta yeşillik varsa onlarıda.İşte ozaman size özel hazırlanmış farklı bir öğün gibi gözükür.Ve fotoğraftaki gibi porselenler.Bilmem insanın gözünün doyması bunlarla sağlanıyor olsa gerek.Ardından gözler kola aramaya başlar.Dolabın köşesinde bi şişeye tıkılmış öylece bakan sudan başkası değildir ve muhtemelen o özel yumurtalık bölümünün altındaki kendi yerinde bekler oda.Madem okadar uğraşmışım kolamda yok ozaman en sevdiğim dolanmaçlı kırmızı pipetli bardağıma suyumu doldurur,o günlükte kendimi kurtarırım.
Bunlar yerine bakkala gidip ya da evet fast food olayına balıklama dalabilirim.Ama zaten içim çoktan çömelmiş olucaktır...Ve sloganımız: kendin pişir kendin ye!

Hiç yorum yok: